
1789 yılında başlayan ve anayasa yönetimi demokrasi ve milliyetçiliğin kesin olarak benimsenmesi yolunu açan bu büyük ihtilal Avrupa’nın tarihi üzerinde derin etki yapmış bir harekettir. Bu ihtilal, Fransız toplumunda başgösteren derin bir dengesizliğin ve krallık yönetiminin bu dengesizlik karşısında güçsüz ve kararsız kalmasının tabii bir sonucu olarak görülür. Bir yandan asiller sınıfı ile kilise büyükleri, öte yandan burjuva sınıfı bu derin dengesizliğin, iki ana unsuru olmuştur. Bunlardan birinci grup, yani asiller sınıfıyla kilise büyükleri, krallığın mutlakiyetçi merkezleştirme metoduna karşı çıkmaktaydılar. Hâlâ ortaçağdan kalma imtiyazları elinde tutan, vergiden muaf olan bu grup, krallık zayıflarsa yine eskisi gibi bölge hakimiyetlerini elde edeceğini ummaktaydı. Burjuva sınıfınca gelince, ekonomik hayatta gittikçe ağır basan bu sınıf, ülkenin yönetiminde hiçbir hak sahibi olmadığından asilleri ve kilise büyüklerini kendi önünde bir engel olarak görmekte ve bunları yıkmaya çalışmaktaydı. Louis XVI. ise, bu derin çatışmaya kesin çözüm yolu bulacak bir kimse değildi.
1786 yılında devletin maliyesinde bütçe açığı 120 milyon altını bulmuştu. Yeni vergiler konması istendiğinde, bu isteğe karşı çıkan imtiyazhilar Etats Generaux Meclisinin toplanmasını istemişlerdir. Meclis 5 Mayıs 1789 günü toplandı. Daha başlangıçta inisiyatif burjuva sınıfı temsilcilerinin eline geçti. Bu sınıf gerek politik, gerek sosyal alanda büyük reformlar istemekteydi.
Kralın ve imtiyazlıların Milli Meclisin toplanmasını kabul etmeleri ihtilal hareketinin ilk başarısıdır. Bundan sonra ve buna dayanarak Paris halkı ayaklanmış ve 14 Temmuz günü eski yönetimin bir sembolu sayılan Bastil le kalesini eline geçirmiştir. Bu ayaklanmanın sonucunda burjuvalarla yönetilen bir belediye ve kumandası Lafayette’e verilen Milli Koruma Birliği (Garde nationale) kurulmuştur. Bir yandan taşrada ayaklanmalar çıkarken, bir yandan da başşehirde artık Kurucu Meclis (Constituante) adını almış olan Milli Meclis birbiri arkasına önemli kararlar vermiştir. 4 Ağustos’ta derebeylik rejimi ortadan kaldırılmış, 27 Ağustos’ta İnsan Hakları Bildirisi ilan edilmiş, 11 Eylül’de krala yalnız yasama gücünün kararları üzerinde bir veto hakkı verilmiştir.
5-6 Ekim günleri Paris halkı Versailles üzerinde yürümüş ve kralı Paris’e taşınmaya zorlamıştır. Kralın, az sonra da Meclisin Paris’e gelişinden sonra, ihtilalin akışı daha çok sokağın baskısı altına girmiştir. Bu sebeple Milli Meclis kuşkuya kapılmış ve kralla bir anlaşmaya varma yollarını aramıştır. Ancak, Louis XVI. muhafazakâr çevrelerin etkisinden sıyrılamadığı için bu teşebbüs olumlu bir sonuç vermemiştir.

Yurt dışına kaçıp başka ülkelerde yerleşmiş olan asiller yabancı güçlerin Fransa’nın içişlerine karışmasını sağlama amacıyla gizli anlaşmalara girişmişlerdir. 12 Temmuz 1790 günü kabul edilen ve piskoposlarla papazlarin seçilmelerini ve bunların millete, krala ve anayasaya bağlılık yemini etmelerini öngören bir yasa, kısa zamanda kilise adamlarının “ihtilalciler” ve “muhafazakârlar” diye iki gruba ayrilmalar sonucunu doğurmuştur. Bu ayrılış devrimin temel olgularından biri sayılmaktadır. Kralı Meclisle bir anlaşma yapmaya zorlayan Mirabeau, 1791 yılı baharında ölünce bu konu önemini kaybetmiş. tir. Yüksek ve orta burjuvazinin temsilcisi olan Jakobenler (Jacobins) kulübünün yanıbaşında daha kesin demokratik amaçları olan işçi teşkilatları da ortaya çıkmaya başlamıştır. Yurt dışına kaçmak üzere Belçika sirina doğru yola çıkan kral, 20 Haziran 1791 gecesi Varennes’de yakalanıp başşehire getirilince olayların akışı hızlanmış, Milli Meclis kralın görev ve yetkilerini elinden almıştır. Aynı zamanda Mecliste ilk defa cumhuriyetçi isteklerin belirtilmesine de başlanmıştır. Az sonra Louis XVI.’ya tekrar krallık yetkilerini vermek isteyenlerle, buna karşı çıkanlar arasında kanlı çatışmalar olmuş, bu çatışmalar Milli Koruma Birliğinin kralın tahttan indirilmesini isteyen halk üzerine ateş açmasıyla son bulmuştur.
Kurucu Meclis, Anayasayı tamamladıktan sonra, 30 Eylül 1791’de kendi kendini dağıtmıştır. 1791 Anayasasi, ülkenin Yasama Meclisi bir meşruti krallık olmasını öngören bir anayasadır.
Bu arada kralın, hükümetin Jironden üyelerini görevden uzaklaştırarak iktidarı Lafayette ve dostlarına vermesi, başlarında Danton bulunan bir halk topluluğunun harekete geçerek 10 Ağustos 1792’de Tuileries sarayına saldırmaları ve ihtilalci bir belediye yönetimi kurmaları sonucunu doğurmuştur. Bunun üzerine Yasama Meclisi, halkın baskısı altında, kralı tahtından indirerek hapsetmiş ve yeni bir Anayasa hazırlayacak ve Louis XVI.’ın sonu konusunda karar verecek yeni bir meclisin seçilmesine karar vermiştir. Ancak bu yeni meclisin seçilmesine kadar yürütmeyi üzerine almış olan geçici konsey, denetlemeyi elinden kaçırmış tarihe Eylül katliamı adıyla geçmiş olan (2-5 Eylül 1792) kanlı olayları önleyememiştir.
Konvansiyon (Convention) adı ile 20 Eylül 1792’de toplanan yeni mecliste orta, sağ ve sol eğilimli grupların üçü de temsil edilmekteydi. Bu meclis 21 Eylül günü oybirliğiyle krallığın kaldırılmasına karar vermiştir. Kralın duruşmasında da Jirondenlere karşı giriştikleri savaşı kazanan sol taraf, yani Montanyarlar (Montagnards) Louis XVI.’yı ölüm cezasına çarptırmışlardır. Savaşa gelince, bir yandan cok sayıda gönüllünün silah altia alınması, bir yandan da Danton’un teskilatlandırmadaki becerikliliği iyi sonuçlar alınmasını sağlamıştır. 20 Eylül’de Valmy’de Prusya ordusunun vürüyüşü durdurulmuştur. 6 Kasım günü Jemappes’te kazanılan başarı Belçika’nın ele geçirilmesini sağlamıştır. Ancak, 21 Ocak 1793’de kralin idam edilmesi, Vendee ilinde ayaklanmalara yol açmış, bununla da kalmayarak Fransa’ya karşı, İngiltere’nin öncülüğünde yabancı devlet koalisyonlarının kurulması gibi ülkenin geleceği için çok kötü olan durumlar yaratmıştır. Ordunun baskısı ve ekonomik zorluklar ihtilalin kökten gelen itiş gücünü arttırmış, halkın huzursuz kıpırdanmaları fazlalaşmıştır. Radikal akımlar bir tarım yasasi kabul edilmesini ve fiatlara narh konmasını istemeye başlamışlardır. Bunun üzerine Robespierre Meclise yeni bir İnsan Hakları Bildirisi sunmuştur. Bu yeni bildiride mülkiyetin dokunulmazlığı hükmü kaldırılmış. tır. Danton’un desteğini istemeyen, onu sola doğru iten Jirondenler, 31 Mayıs’taki silahlı sokak hareketiyle saf dışı bırakılmışlardır.
2 Haziran günü yapılan hükümet darbesi Halk Selameti Komitesinin yetkilerini arttırmış, başında Robespierre’in bulunduğu bu komiteyi ihtilal rejiminin en güçlü organı durumuna getirmiştir.
28 Temmuz 1794 gününden ilk Direktuvar hükümetinin kuruluşu olan 16 Ekim 1795’e kadar büyük bir tepki dönemi geçirilmiştir. Bu terör ur rejimine, o rejimin öncüleri olan sol uçlara gösterilen tepkidir ve bu döneme “beyaz terör” adı verilmiş. tir. 1795’te kabul edilen yeni anayasa seçmen sayısını epeyce azaltan, çift meclisli bir parlamento, sistemi kurulmasını öngören ve yürütmeyi beş üyeli bir kurula, Direktuvara veren hükümler getirmiştir. Jakobenlerin aç halk topluluklarının baskısına uyarak ve terör ve savaşın bunal. tici havasına kapılarak giriştikleri aşıni reformlardan sonra, Tepki Dönemi Meclisi aristokrat ya da kralcı değilse de, bir burjuva tepkisi meclisi olmuş. tur. 5 Ekim 1795’te kralcıların Meclise yaptıkları silahlı saldırının hemen bastırılması da kralcı güçlerin zayıflığın devamını göstermektedir. Denebilir ki, ihtilal yeni burjuvazinin gücünü aristokrasiye kabul ettirme amacıyla giriştiği hareket, o sıralarda artık yörüngesine oturmuştur. Babeuf’ün komünist bir toplumu ideal olarak alan ve 1795 Mayısında daha doğmadan bastırılan Conspiration des Egaux (Eşitlerin İşbirliği) hareketi dışında, dört yıllık (Ekim 1795-Kasım 1799) Direktuvar dönemi ihtilalin tarihine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Anayasa bakımından zayıf, bazen sola, bazen sağa kayan, çoğu zaman gücünü koruyabilmek için orduya başvurmak zorunda kalan Direktuvar, daha çok Napoleon’un iktidara gelişine hazırlik dönemi olarak kabul edilebilir.